Duygularımız şüphesiz düşmanımız değil. Evrimsel psikoloji perspektifinden baktığımızda hayatta kalmamız için, yaşamda sonuç almamız için gerekli davranış motivasyonunu sağlayarak bize hizmet ederler. Ancak burada önemli bir nokta var. “Hayatta kalmak” için atalarımızın riskli durumda hızlı davranışlarda bulunma zorunluluğu gerektiğinden, onlardan miras aldığımız duygularımız bizi özellikle stresli durumlarda, şemalarımız ile entegre biçimde, düşünmeye zaman bırakmadan, hızla ve otomatik olarak yönlendirebilmektedirler.
Bizi otomatik tepkilere yönlendiren duygularımız modern hayatta eğer kontrolümüz altına alınmazsa birçok durumda bize yarardan çok zarar getirme potansiyeline sahiptirler.
Yazımın ilk görselinde duygularımızın tetiklemekte olduğu, genel kabul gören otomatik davranış tepkilerimize ait bir çizim bulunuyor.
Bu yazımda savunduğum düşünce “Duygularımızın Kontrolünü” sağlayabilirsek, tabiri caizse, “Duygusal Hijyeni” ne kadar çok gerçekleştirebilirsek o kadar çok değerlerimizle en doğru kararı alma şansını bulabileceğimizdir.
Sonsuz bir sosyal ve biyolojik etkileşimler ağında bazılarımızın duygusal hijyeni sağlaması kendi bağlamlarında daha kolayken, bazıları için de çok daha zor olabiliyor. Duygusal kontrolde, duygu durumunda psikiyatri bilimi tarafından belirlenmiş sınırları geçenler için profesyonel yardım gerekliliği oluşmakta.
Bu durumun farkında olarak herkes için her durumda işe yarayacak sihirli bir reçeteyi anlatma durumunda değilim. Bununla beraber operasyon gibi stresli ortamlarda daha başarılı sonuçlar almak isteyen, duygusal kontrol kaslarını geliştirmek isteyenlere Kendindelik ya da Bilinçli Farkındalık olarak Türkçe’ye çevrilen “Mindfulness” kavramını araştırmalarını tavsiye ederim. Bir Russ Harris takipçisi olarak kendisinin yazmış olduğu pratiklerden esinlenerek kullandığım bir yöntemi paylaşmak isterim:
Şüphesiz dürtüselliğin “ağır” etkisi altında farkındalık durumuna geçmek, yukarıda yazılanları uygulamaya geçirmek, yazmak kadar kolay değil. Hatta çok daha zor. Ancak yılmadan yapılan pratikler sonucunda alınan sonuçlar dürtüselliği kendi haline bırakmaya kıyasla umut vaat ediyor. Ayrıca duygusal dengeyi bir tartışmada sağlayabilen biri (sosyal becerilerini de kullanarak) dengesi bozulma eğiliminde olan bir diğerinin de dengeyi bulmasında yardımcı olma potansiyeline sahip olabilir. Bu şekilde kısır döngüye giren çatışmaların oluşmasını engelleyebilir.
İkinci görselde çatışma yönetimi için popüler bir şema bulunuyor. Burada her durum için tek bir doğru tarz bulunmamakta, her farklı duruma yönelik beş tarzdan bir tanesi alınabilecek en iyi sonuç için ön plana çıkmaktadır. Duygusal dürtülerimiz, ilk görseldeki otomatik davranış tepkilerimiz, bizim çoğunlukla farkında olmadan bir ya da iki tarzı sürekli kullanma eğilimine sürüklemektedir. Bu otomatik seçimle harekete geçen tarzımız ise bu tarza uygun olmayan durumlarda en iyi sonuçları almamızı engellemektedir. Örneğin iş hayatında “Benim Dediğim Olacak” tarzına sahip olanların çatışmasında, az bir duygusal kontrol eksikliğinde bile kısır döngüye girmiş olan bir savaş alanı ile karşılaşmak mümkündür. Taraflardan duygusal kontrolü tamamen kaybeden herhangi biri gerçekleştireceği kabul edilemeyen davranışlar neticesinde haklı durumdan haksız duruma düşeceği gibi hakkında disiplin soruşturması açılması da söz konusu olacaktır.
Yapılması gereken görselde de göründüğü gibi otomatik moddan çıkmayı başarmak, durumu değerlendirerek beş tarzdan birini (tartışmanın gidişatına göre belki de sırasıyla iki tanesini) bir strateji olarak seçmektir. Çatışma tek bir görüşmede çözümlenemeyebilir, burada önemli olan çatışmada kontrolü kaybetmemektir.
Bir farkındalığa sahip olmak için gerçekleştirdiğimiz çatışmalarımızda kendi tarzımızı düşünmeyi, daha da iyisi güvendiğimiz diğerlerine sormayı düşünebiliriz. Burada sürpriz sonuçlara karşılaşmamız mümkündür. Sonrasında yapılması gereken durumu inkar etmek yerine duygusal kontrolümüzü nasıl geliştirebileceğimiz ile ilgili çalışmalarımızı planlamaktır. Yüksek bir düşünme kalitesi ancak “Duygusal hijyen” sağlanarak mümkün olabilmektedir.
Harun Tuygan